Block 3D - free website template from templatemo.com

düşüngü hayatın öteki yüzü

hayaller kahyası - hayatın öteki yüzü...

Dene-me-1


Dene-me-1

Bilmiyorum az sonra yapacağım benzetme daha önce yapıldı mı ya da bunu birilerinden mi duydum veyahut bu insanlık tarihinde ilk defa kullanılan bir metafor mu olacak - lagaluga yaptığımın farkındayım - ancak söylemek isteğim şuna yakın bir şey: yaşımız ilerledikçe hayat daha da karmaşıklaşıyor, belki buna karmaşıklaşmak denilemez, aslına bakarsanız yer yer basitleştiği bile ileri sürülebilir. Benim söylemek istediğim bambaşka bir şey: hayat bir labirenttir ve bu labirentte çıkışa giden yalnızca bir yol vardır. Bu labirente nerden düştüğünüzü bilmeden, bu çıkışı bulma yolunda kimi zaman sizi hiç bir yere götürmeyen ve daha fazla ilerleyemeyeceğiniz kör noktalara takılır kalırsınız. Bu takılıp kalma işi o kadar da kolay olmaz elbetteki; ilk gittiğiniz yolun sizi çıkışa ulaştırmayacağını sezdiğinizde, geri dönüp başka bir yolu denemek tabi ki oldukça mantıklı bir iştir ve zaten aklı başında bir insan da - gerçekten de öyleyse- çıkılması olanaksız gibi görünen bu tür bir labirente düştüğünde zaten bu şekilde davranacaktır. Peki geriye dönüp yeniden yola koyularak ikinci bir yolu denerken, o yolun da sizi bir yere ulaştırmayacağını sezmeye başladığnızda? "Ben inatçı bir insanım o kadar çabuk  pes etmem!" diyerek belki geri dönüp üçüncü kez başka bir yolu denemek için yola koyulmak üzere kolları sıvayabilirsiniz. Peki dördüncü, sonra beşinci? Bu labirentin içinde ne kadar gidelecek yol olduğunu tam olarak kestiremezsiniz ve hepsini deneyemeyeceğinizin pek tabi farkındasınızdır, malum zaman kısıtlı ve henüz daha ilk yolu denerken süreniz sona erebilir dahası da sizi çıkışa ulaştırmasa da daha mutlu olabileceğiniz bir yolu deneyemeden o yol üzerindeyken oyun bitebilir: bu noktada başka bir kuşku yüreğinizin ortasına düşer: peki ya bu labirente hapsolmuşsak ve aslında bir çıkış yolu yoksa ve tamamen bu labirentin içinde dolaşmaya mahkumsak? Bu konuda hemen asıl sorun benim ya da sizin buna inanıp inanmamamız, yahut gerçeğin gerçekte (!) bu olup olmaması değil, böyle bir olasılığın bulunuyor olmasıdır. Bu olasılık yüzündendir ki çoğu yaratık artık çıkış yolunu aramaktan vazgeçmiş, herhangi bir yoldan gitmeyip, bulunduğu yolun ortasına oturmuş, zamanın dolmasını beklemektedir. Hazcı yaratıkların bulunduğu nokta tam da burasıdır, bir de kör noktayı görmüş - görmüş olduğunu sananlar ya da gerçekten görmüş olanlar - vardır ki, artık geri dönmeye güçlerinin yetmeyeceğini hissederek sonu gelmeyecek gibi görünen bu oyundan çekilirler ki bunu adı intihardır. Hayatın çıkışı olmayan bir labirent olduğu olasılığının bir olasılık değil aksi iddia edilemez bir gerçeklik olduğuna inanmalarından ileri geliyor olabilir pek tebi bu. Peki ölüm bu labirentten bir çıkış yolu mudur? Yoksa labirente hapsolma durumumu? Ya da başka bir labirente hapsolma durumu? Bunların üzerine düşünmeye değer mi bilmiyorum. Belki...

   Şimdi bunu size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama söylemem gerektiğini düşünüyorum, yukarda yazdığım her şeyi unutun tamam siz haklısınız belki de, hayat hiç de öyle labirent falan değil biliyorum ve farkındayım bu boktan bir metafordu ve ben bile şu anda bunları yazmakla kaybettiğim zamana acıyorum, o yüzden iyisi mi siz bütün bu yazdıklarımı unutun gitsin ( aksini yapmaya çalışmanız durumunda sonuç çok da farklı olmayacak zaten) ve az sonra yazacak olduklarımı okumayarak cezalandırın beni (= açıkçası bu tümceye kadar yazdıklarımı okuma zahmetini göstermeniz bile büyük incelikti) Zaten bir yazara verilebilecek en kötü ceza yazdıklarının okunmayıp, unutulup bir köşede bırakılmasıdır.  Hani dünya üzerindeki bütün alem yüzüne tükürüp, etini lime lime doğramak suretiyle köpeklere yedirse, bu kadar koymaz adama. Yanlış anlamayın, bu tür süslü sözler söylemek hoşuma gittiğinden söyledim bunları, yoksa ne ben bir yazarım, ne siz bir okuyucu, hem öyle yazdıklarımın okunmamasından dolayı da gocunacak bir adam değilim ben. Hepinizin canı cehenneme! ( Öyle demek istememiş olabilirim)

     Aslında yukarıdaki paragrafla bitirmek isterdim bu kahrolası yazıyı ama kendim için bir şeyler daha yazacağım, artık okumak isteyen de kendi bilir. Anımsarsanız hayatın bir labirent olmadığından falan bahsediyorduk.Tabi ki de değil, tam aksine istediğiniz tarafa gidebileceğiniz alabildiğine açık bir alan. Bazı yerleri yokuş, bir de böyle üzerinden birçok insanın geçtiği patika yolu var. Çevrenizle uyumlu bir şekilde yaşıyor hele bir de parmakla gösterilir hale geliyorsanız, bu patikadan yürüyorsunuz demektir. ( İşin ilginç tarafı parmakla gösterilmiyorsanız da bu yoldan yürüyor olma olasılığınız var.)

     Kusura bakmayın, denedim olmadı. Sizin de zamanınızı çaldım ama bilirsiniz işte denemeden bilemezsiniz, o yüzden sizi esefle kınıyorum, bu yazıyı okuyacağınıza gidip yaşayabilirdiniz. Hayat uygulamalı bir derstir, kitaplar ancak onun masalını anlatır ve bu masalla uygulama bir türlü birbirini tutmaz (süslü sözler kullanmayı sevdiğimi söylemiştim), hadi beyler derin bir nefes alın olacak, yaşayacaksınız.

Mustafa Erdoğan 

Bookmark and Share
Bugün 11 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!
                image                
Yeni Haberler :

“Her şeyim var şimdi. Bir evim, bir arabam… İşim var ve bol param… Sağlıklıyım ve hâla güzelim. Bir sürü tanıdığım var, bir sürü arkadaşım ve dostçuklarım…

Müziğin sesiyle uyandı , akşamdan kalma bir zihinle bulanık rüyasından uyanmıştı...İçki kadehleri vardı yerlerde. Sonra derin bir nefes aldı yapmak istediği tek şey hayallerinin ritmini duyabilmekti. Uykuya çok düşkün...

Utancından kıpkırmızı olmuş bir surat arıyordu. Evet, çevresinde hali hazırda yeterince çok kırmızı surat vardı; ancak yüzlerinin kızarmış olduğunun çok da farkında değillerdi...

Ay gökte mavimsi bir renk almıştı o gün. En güzel rengi, en güzel hali... Gözlerini hiç kapatmak istemiyordu Kurt, hiç uyumak istemiyordu...

İçinde değerli sandığı bir şeyleri, bir dostluğu kurtarma arzusuyla atıştıran tatlı yağmurun altında küçük adımlarla ilerliyordu.. kafasında türlü türlü düşünceler belli belirsizdi...

Loş sokak lambaların aydınlattığı yolda hızla ilerliyordu. Akşamın en çok bu vaktini severdi; kızıla kesmiş bir gökyüzü, yuvalarına gitmekte olan zavallı kuşların veda cıvıltıları. Nefret ettiği sonbahar ayı olmasına rağmen...

yine döktüm tüm yapraklarımı / bir bir haykırdılar dallarımdan koparken...

bugün binlerce hayal aktı gözlerimden / önce anılarımla kuruladım onları...

Koskoca bir yaz tatilinden sonra, yine okulun başlama zamanı gelmiş çatmıştı. Mustafa ders kaydını yapmış, rahat bir şekilde yeni dönemin başlamasını bekliyordu....

Sıcak, sıkıcı bir yaz günüydü. Odasının penceresinden bakan Serdar, evin bahçesindeki dutun yaprağının bile kıpırdamadığının farkına vardı....

Masafuso yeni yüzüyle artık daha renkli.Çalışmalarımız devam ediyor...

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol