Sevgiliye
Sevgili sevgili,Anımsar mısın? Kelimelerden kağıt gemiler yapar, anlam denizinde yüzdürürdük seninle. Gökyüzünü dizelerimizle her gün ayrı bir renge boyardık. Yine gökyüzünü siyaha boyadığımız bir gündü sanırım, senden duymaya alışık olmadığım ve bayağı bir şekilde, " Üstat...Karın doyurmuyor edebiyat." Tamam belki tam kafiye vardı bu söylediklerinde... Yok yok, bildiğin göz kafiyesiydi işte, aslında içerisinde sanattan zerre barındırmayan. Gökyüzünün rengi siyah kalmıştı artık, yani en azından benim için. Gittin her gün tuvaletindeki fayansları sayıp ikiyle çarpıp üçe bölen o dahi ve piskopat adamla aynı evde yaşayacağınız, birlikte vakit geçireceğinize dair kağıtlara imza attınız birlikte, üstelik seni ilk defa gören iki tane sümüklü profesörün şahitliğinde. Halbuki nerden bileceklerdi ikimizin ruhları arasında, görünmez ipler vardır ki seni alıp başka bir gezegene götürseler ve bir daha hiç görmesem seni toprak beni yutuncaya dek, ruhlarımıza ait bu bağ kopmadan güçlenecek! Evlilik demeye dilim varmıyor bu yüzden sizinkine. O muşmula suratlı herif bir kez olsun bakmıyor yüzüne ve bir kez olsun gülümsemiyor bile, yemeğini yeyip o kağıt parçacıklarının arasına gömüyor başını ki kafası ordan hiç çıkmıyor.
Mektubuma devam etmek isterdim, ama biliyorsun edebiyat karın doyurmuyor, az sonra güneş doğar hafiften ben de gökyüzünü boyamaya başlarım hafiften, renginde hep biraz karanlık hep biraz siyahlık olsa da...
Sevgilin (hala)
Mustafa