Block 3D - free website template from templatemo.com

düşüngü hayatın öteki yüzü

hayaller kahyası - hayatın öteki yüzü...

Ölümsüz

ÖLÜMSÜZ


        Çiçek ve Serpil kantinde oturuyor, bir yandan çaylarını yudumlarken bir yandan da Çiçek’in sevgilisi hakkında dedi kodu yapıyorlardı; Çiçek, “ Ya canım.. Biliyor musun, Teoman mükemmel bir insan.” diye başladı sevgilisi Teoman’ı övmeye, “ Hem de her yönden: hem yakışıklı, hem güler yüzlü, hayat dolu bir insan… Çok mutluyum onunla. Bir de Hakan’ı düşünsene!.. Evet, iyi insandı, duygusaldı, yani beni görünce sanki peri görürdü, beni deliler gibi severdi. Lakin gel görelim; çocuk pısırıktı biraz… sessiz, çekingen… Amaan yani benim tam zıt karakterimdi rahmetli. İyi ki gönül vermemişim ona, bir de onun ölümü beni yıkardı her halde. Aşık olmadığım halde ne çok etkiledi beni ölümü. Hala gözümün önünden gitmiyor o aptal aşık halleri.” Gözleri yaşarmıştı Çiçek’in. Serpil hemen gözünü kırparak, “eee bugün Teoman’la ne yapacaksınız?.” dedi. Çiçek, Teoman’ın kendisini evine yemeğe davet ettiğini söyledikten sonra giderken ne giyeceğini konuşmaya başladılar.

 

            Çiçek, melekler gibi olmuştu, Serpil’in tabiriyle. Teoman’ın evinde son derece rahat bir koltuğun üzerinde oturuyor, televizyondaki komedi programını izliyordu. Teoman mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. “Aşkım ne içersin; bira, viski…” diye seslendi içerden Çiçek’e… Çiçek sadece meyve suyu içmek istediğini ve Teoman’ın da hatırı için bugün meyve suyu içmesini istediğini söyledi. Biraz sonra Teoman iki elinde tuttuğu iki bardak meyve suyuyla geldi ve “Yemeğin üstünden de bira iyi giderdi ama…” diyerek bardağın birini Çiçek’e uzattı. Çiçek bardağı aldı, tam meyve suyunu içecekti ki, bir şangırtı duyuldu arka taraftan. Çiçek ve Teoman meyve sularını sehpanın üstüne bıraktı ve arka tarafa baktılar. Teoman mutfağa gitti ve tekrar geldi. “Bir şey yok, tencere düşmüş.” dedi. Sonra tekrar meyve sularını içmeye başladılar. Teoman’ın gözleri parlıyordu. Biraz sonra Teoman’ın gözleri yaşarmaya başladı, uyuklamaya başladı. Kafasını bile kaldıramıyordu. Teoman’ın bu halinden endişe duyan Çiçek, ambulans çağırdı. Ambulans geldiğinde Teoman’ı kendinden geçmiş bir şekilde buldular. Çiçek ağlıyordu. Teoman’ı hemen hastaneye kaldırdılar. Hastanede endişeli bir şekilde bekleyen Çiçek’e doktor gerekli açıklamayı yapmaya geldiğinde, Çiçek hala ağlıyordu. Doktor babacan bir edayla, “Kızım korkma arkadaşın iyi, sen bilmiyor muydun, arkadaşın ilaç kullanmış. Bu ilaçlar hastaya özel reçeteyle satılır. Aşırı hiperakitivite bulunan ve ruh hastası insanların tedavisi sırasında belli bir süre uyutmak için kullanılır bu.” dedi. Çiçek şaşırmıştı. Teoman hiç öyle birine benzemiyordu. Yaklaşık bir yıldır tanıyordu Teoman’ı.

 

            Birkaç saat sonra Teoman hastaneden çıktığında, Çiçek o ilacı neden aldığını sordu Teoman’a. Teoman önce biraz duraksadı ve anlatmaya başladı: “Ya Çiçek, bugün bize geleceğini söyledim bir arkadaşa çok heyecanlandığımı söyledim. O da o ilacı verdi. ‘Bundan çok az bir şey al, çok rahat hissedersin.’ dedi. Ben de biraz fazla almışım galiba!..” dedi ve güldü. Çiçek yarı öfkeli bir şekilde, yarı güler yüzle Teoman’ın yüzüne bakarak, “Bir daha böyle bir şey yapma, deli!” dedi ve Teoman’ın kafasına hafifçe vurdu.

 

            Çiçek eve gelmiş,  bilgisayarın başına geçmişti. Bugünkü olayı uzun uzadıya Serpil ile msn’den görüşmek istiyordu. Msn oturumunu açtığında, şok oldu bir anda. Çünkü, Hakan da oturum açmıştı. Elleri ayakları titremeye başladı Çiçek’in. “ Olamaz bu, bu olamaz. Ölen bir insan nasıl oturum açar.” dedi kendi kendine. Sonra sakinleşti ve güldü. “Şifresini bilen bir arkadaşı açmıştır kesin canım.” diye geçirdi içinden.  Ama bu rahatlığı fazla sürmedi. Birden Hakan’dan bir ileti geldi: “Hala uyanmadın mı?” diye. Çiçek, “siz kimsiniz, benden ne istiyorsunuz?” diye yazacaktı ki. Tekrar ileti geldi: “Ben Hakan… Teoman’dan uzaklaş, o çocuk tehlikeli senin için!” Çiçek inanmadı ileti yazanın Hakan olduğuna ve web kamerasını açmasını istedi. Web kamerasını açtığında karşısında gördüğü manzarayla yine şok oldu: Teoman, evinin mutfağında meyve suyu hazırlıyordu. Cebinden çıkardığı, hapları ufalayarak meyve suyunun içine attı. Sonra birden sahne değişti: Bu sefer mutfaktan gelen bir sesle Teoman ve Çiçek meyve sularını sehpanın üstüne koydu ve arkalarına döndüler. Döndükleri anda, Hakan belirdi sehpanın yanında, bardakların yerini değiştirdi ve kayboldu. Sonra web kamerası kapandı ve Hakan oturumu kapattı. Çiçek ağlıyordu. Güvendiği dağlara kar yağmıştı. Yüreğinde büyüttüğü mükemmel insanın adi bir insan olduğunu öğrenmişti. Sonra şükretti Allah’a. Dua etti Hakan’ın ruhuna. Hakan için ağlamaya başladı.
 

            Çiçek, Teoman’dan ayrılalı bir ay olmuştu. Hakan hiç görünmemişti Çiçek’e. Lakin, Çiçek onun varlığını her yerde hissetmeye başlamıştı. Kafasına sokakta oynayan çocukların topu çarpacak olsa, inanılmaz bir şekilde yön değiştiriyordu. Çiçek’e biri yüksek sesle konuşacak olsa, sesi kısılıyordu. Ama Çiçek bundan çok rahatsızdı. Çünkü Hakan’ın onu her yerde gözetlediğini düşünüyordu: Banyoda, tuvalette… sonra bir gün ağlamaya başladı Çiçek durduk yere. “Yeter artık, korkuyorum. Banyoya girmekten, lavaboya gitmekten korkuyorum. Deli olacağım. Her yerde beni takip ediyor sanki…” Birden kapalı olan televizyon açıldı ve ekrandan şu yazılar geçmeye başladı. “Tamam, sen istemezsen beni, ben de giderim. Ama beni hala yanlış tanıyorsun. Ben senin yüzüne bakmaya kıyamazken… Gözüne her baktığımda konuşmayı unuttuğumu ve her adımı seslendiğinde dilimin tutulduğunu bildiğin halde,  sana olan sevgimin saflığından şüphe duyduğuna inanamıyorum. Hem unutma şehvet gibi adi bir duygu, dünyevi bir şeydir. Ben bir ölüyüm biliyorsun. Şimdi gidiyorum. Seni asla görmeyeceğim. Çevrende olmayacağım. Ama unutma, eğer bir gün gerçekten, yüreğinde gerçek bir sevgiyle adımı anarsan, çıkagelirim o an…”

Serdar Darğın



Bugün 1 ziyaretçi (44 klik) kişi burdaydı!
                image                
Yeni Haberler :

“Her şeyim var şimdi. Bir evim, bir arabam… İşim var ve bol param… Sağlıklıyım ve hâla güzelim. Bir sürü tanıdığım var, bir sürü arkadaşım ve dostçuklarım…

Müziğin sesiyle uyandı , akşamdan kalma bir zihinle bulanık rüyasından uyanmıştı...İçki kadehleri vardı yerlerde. Sonra derin bir nefes aldı yapmak istediği tek şey hayallerinin ritmini duyabilmekti. Uykuya çok düşkün...

Utancından kıpkırmızı olmuş bir surat arıyordu. Evet, çevresinde hali hazırda yeterince çok kırmızı surat vardı; ancak yüzlerinin kızarmış olduğunun çok da farkında değillerdi...

Ay gökte mavimsi bir renk almıştı o gün. En güzel rengi, en güzel hali... Gözlerini hiç kapatmak istemiyordu Kurt, hiç uyumak istemiyordu...

İçinde değerli sandığı bir şeyleri, bir dostluğu kurtarma arzusuyla atıştıran tatlı yağmurun altında küçük adımlarla ilerliyordu.. kafasında türlü türlü düşünceler belli belirsizdi...

Loş sokak lambaların aydınlattığı yolda hızla ilerliyordu. Akşamın en çok bu vaktini severdi; kızıla kesmiş bir gökyüzü, yuvalarına gitmekte olan zavallı kuşların veda cıvıltıları. Nefret ettiği sonbahar ayı olmasına rağmen...

yine döktüm tüm yapraklarımı / bir bir haykırdılar dallarımdan koparken...

bugün binlerce hayal aktı gözlerimden / önce anılarımla kuruladım onları...

Koskoca bir yaz tatilinden sonra, yine okulun başlama zamanı gelmiş çatmıştı. Mustafa ders kaydını yapmış, rahat bir şekilde yeni dönemin başlamasını bekliyordu....

Sıcak, sıkıcı bir yaz günüydü. Odasının penceresinden bakan Serdar, evin bahçesindeki dutun yaprağının bile kıpırdamadığının farkına vardı....

Masafuso yeni yüzüyle artık daha renkli.Çalışmalarımız devam ediyor...

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol